Ana içeriğe atla

Kür Şad mı Chieh Sheh Şhuai mı ( Cie Şı Şuay ) ?

    




    I. Göktürk devletinin ( M. S. 552-588 ) yıkılışından sonra kimi Göktürk toplulukları 50 yıl Çin egemenliğine girer, bu sürenin acılı geçtiği Orhun Yazıtları'na da yansır... Güç tutsak yaşam, birçok başkaldırı, ekin ( kültür) yozlaşması... Yine ilgili yüzyılların birçok Çin kaynağında günümüzde Kür Şad adlı olup Çin sarayını basma olayının özgün durumu, ilgili adlar birbirine benzer bir biçimde anlatılır.



    Kağan seçilmesi uygun görülmemesi üzerine Çin' in Tang Hanedanlığı'na sığınan Tu'li Tigin ( Tölis?) ile kardeşi Chieh Sheh Şhuai= Cie Şı Şuay ( Kür Şad? ), ( Bu dönemdeki değişim, yozlaşma kişi adlarının Çinceye dönüşümünden de görülmektedir.) aralarında çekememezlik söz konusu olur, her ikisi de Aşina'dan, hanedandan, yani soylu olduklarından Çin'de general unvanlıdırlar. Ağabey Tu'li, kardeşinin genel durumundan, çapkınlığından yakınır ( Baba Kağan Shih-Pi K'o Han= Çulluk Kağan Çinli eşin agulaması üzerine ölür, kağan, amcaları İl Kağan olur.), Şhuai Tigin, ağabeyinin Çin'e başkaldıracağını Çin imparatoruna iletir, imparator bunu önemsemez, ayrıca Şhuai'yı değersizleştirir... Buna yerinen Şhuai Tigin, Tu'li Tigin'in oğlu He Luo Go = Ho-Lo-Ko'yu ve Göktürk devletinden getirdiği kırk küsür soylu çeriyi ( asker ) yanına alarak gece suları Cincheng Sarayı'nı basmayı, İmparator Tang Tai Zong' u kuzeye Göktürk ülkesine kaçırıp kağanlığa da Ho-Lo-Ko'yu getirmeyi kurgular... Saray yaşamına dönük kurguları, doğa koşullarından olumlu gitmez, bin iki yüz kişilik korunaklı sarayı M. S. 639'da nisan ayında, şafak sökmesine doğru etkili bir biçimde kırk küsür soylu çeri ile kuşatır, saraya girer, koşullar gereği imparatoru kaçıramayacağını görünce çekilir, sarayın seyisini öldürür, at ahırından yirmi küsür atı alıp Wei Irmağı'na ( Sarı Irmak ), kuzeye doğru kaçarlar, koruma başı Sun Wu Kai tarafından kovalanırlar, ırmak bölgesinde öldürülürler...



    Bu durum üzerine imparator hep yakındığı Türkleri Çin' den çıkarır, Tu' li Tigin öncülüğünde kuzeye, Göktürk ülkesine doğru yerleşimini sağlayıp Ho-Lo-Ko Tigin'i de güney bölgesine sürgüne gönderir. Bu sosyal olayları, 1940'larda romanlaştıran Hüseyin Nihal Atsız ( Bozkurtların Ölümü, Dirilişi ), Chieh Sheh Shuai adını Kür Şad olarak adlandırır. Böylece bu ad, o yıllardan bu yana Türkçede varlık gösterir. Kür Şad adının kökenine bakılırsa Göktürkçede "kül " sözcüğü vardır, "kür" sözcüğü bunun varyantı, dönüşümüdür ( ı/r dönüşümü ), Türkiye Türkçesinde de "gür" sözcüğü bunun varyantıdır ( Ayrıca Göle/ Ardahan Allahuekber dağları bölgesinden doğan Kura Irmağı, Gürcistan/Azerbaycan bölgelerinde adını Kür Irmağı olarak alarak Hazar Denizi'ne dökülür. ) " Şad" sözcüğü de Sogdcada, eski-orta Farsçada kullanmış olup eski Türkçede de yönetim yeri olarak kullanılmıştır. Nitekim Sogdca, Farsça Türkçenin ilk yazılı kayıtlarından beri iç içedir... Atsız, "şad" sözcüğünü hanedandan olduğundan, "kür" sözcüğünü "kül" sözcüğünün dönüşümden alarak Çince "Chie Shih" = " Cie Şı" sözünü " Kür Şad" olarak düşünmüştür, yani ad bir kurgu adıdır. Günümüzde Kürşad olarak birçok alanda kullanılmaktadır, bu sözcüğün de özü Orhon, Orkun = Orhun, Kök Türük= Göktürk, Modu Chanyu = Mete Han olan vb. sözcüklerin de güncel dilimizde yaşam bulduğu gibi kullanılması gerektiğini yeğlerim. Konuyla ilgili Bahaeddin Ögel, Chang Jen T'ang, Will Bang, Kemal Eraslan, Osman F. Sertkaya gibi Türkologlardan yararlanılabilir. 

    Ek: Unutulmamalı ki her topluluk, toplum, ulus; yakın toplumları genelde adlandırırlar, ayrıca adlandırmaları genelde kendi dil kurallarına, ürünlerine göre yaparlar. Örneğin; England= İngiltere, Deustchland= Almanya, France= Fransa, Hellas= Yunanistan, Aleksandros= İskender gibi...

 

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dede Korkut

Dede Korkut’tan, Türk edebiyat tarihinin kurucu kuramcısı Ordinaryüs Prof. Köprülü’nün dediği gibi tüm Türk yazınını bir yana; Dede Korkut’u bir yana koysanız Dede Korkut daha ağır basar. Üzerine söz, söylenemeyecek bir söz… Salkım salkım tan yelleri estiğinde, Sakallı boz turgay kuşu öttüğünde, Bedevi atlar sahibini görüp kişnediğinde, Sakallı uzun yâd kişi bağırdığında, Ak karalı seçildiğinde, Kalabalık Oğuz’un kızı, gelini süslendiğinde, Göğsü güzel ulu dağlara gün değdiğinde, Bey yiğitler, kahramanlar birbirine karıştığında, … ( Özden, günümüz Türkçesine çeviridir, çeviriyazı [ transkiripsiyon ] değildir. ) Dede Korkut adı tarih serüveninde; 13. yy. Moğol tarihçi Reşidüd-din’in “ Camiü’t Tevarih”inde “ Korkut”,  15. yy. Çağatay Türkçesi dilbilimcisi A. Şir Nevai’nin “ Nesaimü’l Muhabbe”inde “ Korkut Ata”, 17. yy. Hive Hanı, tarihçi Bahadır Han’ın “Şecere-i Terakime”sinde ( Terekeme-Türkmen ) “Korkut, Korkut Ata”, 15. yy. Osmanlı tarihçisi Hasan El Bayati’nin

Çoyr Yazıtı ( İlk Türkçe Belge )

     Dikilme Tarihi ve Yeri: M. S. 7. yüzyıl, Orhon Yazıtları’ndan yaklaşık kırk yıl önce…Sansar Ula ( Baga Sansar Dağı Moğolistan )      Yazıtın Anlatıcıları ve Yazıcısı: Tun Bilge, Tun Yeğen Erkin, yazıtın yazıcısı: Toluk. Önemsenmesi gereken öge, “tun” unvanı, sanı, Köktürkler Dönemi’nde, ikinci derece kağan soyundan olanlarca kulanılmıştır, yani aşina soylu… Bilindiği gibi “gece” anlamına gelmektedir.      Yazıtın Özelliği: Orhon ABC’si ile yazılmış, yani yazı dili Türkçe olan ilk belgedir, yazıt balbal ( mezar taşı ) üzerine altı dize olarak yazılmış, pek anlam yaşımayan, ölmüş Tun Bilge ve Tun Yeğen Erkin adlı şadların Çin egemenliğinde olan Türk boylarının Çin’e baş kaldırıp II. Köktürk Kağanlığı’nı kuran İlteriş ( il tutan, devlet kuran ) Kutluk Kağan’a katılmalarını öneriyorlar. ( vasiyet ediyorlar ), balbalın bulunduğu yere ve zamana bakıldığında, bu kanı güçleniyor, yazıtta öne çıkan bir öge de birçok Köktürk yazıtında olduğu gibi bu yazıtta da aşina soyu, kağanlık,

Hun Dilinden Türkiye Türkçesine Durum-İlgi Ekleri

1.BÖLÜM HUN DİLİNDE DURUM VE İLGİ EKLERİ 1.1. DURUM ( HAL) EKLERİ   Çin yıllıklarında Türkler kendi adlarıyla ilk kez VI. yüzyıl ortalarında anılırlar, aynı yıllıklarda Türklerin Hunların ( Hsiungnu’ların) torunları oldukları belirtilir. Çinliler ile Hunların yakın bir hukuk içerisinde olduğundan, hiçbir olasılık güdülemeyeceği için Çin yıllıkları kaynak gösterilerek Hunların eskicil bir Türk dili ( ilk Türkçe) konuştukları ileri sürülebilir. Hunların konuştukları Türkçeden Çin yıllıkları referans alınarak bakıldığında, birçok sözcük ve tümcenin varlığı görülmektedir. Bunların en dikkat çekenleri: “ king-lak” Hunların tören kılıcı anlamına gelen sözcüktür. Bu sözcük, 11. yüzyıl eseri Divan-ı Lügat’ti Türk’te “kınrak” yani kasap bıçağı anlamına gelmekte olup Uygurcada da “kinrak” büyük bıçak, satır anlamı taşıyarak aynı zamanda Altaycada da “kınırak” iki yüzü keskin bıçak anlamını taşımaktadır.             Türkolog Friedrich Hirth’e göre Hunca “King-lak” sözcüğü M.Ö