Ana içeriğe atla

Dede Korkut

Dede Korkut’tan,
Türk edebiyat tarihinin kurucu kuramcısı Ordinaryüs Prof. Köprülü’nün dediği gibi tüm Türk yazınını bir yana; Dede Korkut’u bir yana koysanız Dede Korkut daha ağır basar. Üzerine söz, söylenemeyecek bir söz…
Salkım salkım tan yelleri estiğinde,
Sakallı boz turgay kuşu öttüğünde,
Bedevi atlar sahibini görüp kişnediğinde,
Sakallı uzun yâd kişi bağırdığında,
Ak karalı seçildiğinde,
Kalabalık Oğuz’un kızı, gelini süslendiğinde,
Göğsü güzel ulu dağlara gün değdiğinde,
Bey yiğitler, kahramanlar birbirine karıştığında,
… ( Özden, günümüz Türkçesine çeviridir, çeviriyazı [ transkiripsiyon ] değildir. )
Dede Korkut adı tarih serüveninde; 13. yy. Moğol tarihçi Reşidüd-din’in “ Camiü’t Tevarih”inde “ Korkut”,  15. yy. Çağatay Türkçesi dilbilimcisi A. Şir Nevai’nin “ Nesaimü’l Muhabbe”inde “ Korkut Ata”, 17. yy. Hive Hanı, tarihçi Bahadır Han’ın “Şecere-i Terakime”sinde ( Terekeme-Türkmen ) “Korkut, Korkut Ata”, 15. yy. Osmanlı tarihçisi Hasan El Bayati’nin “Cam-i Cem-ayin”inde “ Korkut Ata, Dede Korkut” olarak birçok kaynak eserde olduğu gibi adlandırılmaktadır.
Günümüz Türkçesine “Dede Korkut” olarak aktarılmıştır. Dede Korkut, on iki destan geleneği ürününden, halk öyküsü geleneği öykücülüğüne geçiş dönemi ürünleridir. Öykülerde Dede Korkut; aksakal, halk bilgini, kam niteliğinde olup öyküler Bayındır, Kazan, Aruz beyler üzerine kuruludur. Öykülerin tarihçesine, özellikle söz varlığına bakıldığında, 1000-1300’lü yıllarda alan olarak olayların geçtiği yer temelinde, Kuzeydoğu Anadolu, Güney Kafkaslar yani Azerbaycan Bölgesi başta olmak üzere, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin ( Güney Kafkaslarda; Gence, Ahılkelek, Ahıska, Ardahan, Kars, Erzurum; Bayburt, Bitlis, Diyarbakır, Urfa, Mardin öykü olaylarının yaşandığı yerlerdir. ) halklarının Gürcistan halkı Abazalara, Trabzon Rum devletine ( Komnenos Krallığı ) karşı bir kahramanlık öyküleri olup bu bölgeler çıkışlı olarak bugün tüm Türk milletine özgüdür. Bu bölgeler, Osmanlı egemenliğine geçene dek Doğu Anadolu merkezli kurulan Türk devletlerine, haraç vererek varlıklarını sürdürmüşlerdir. Dede Korkut’ta çok sık olarak Abazalara, o zamanki Trabzon’a “kâfir” adlandırılması yapılır.
Öykülere dil özelliği bakımından bakıldığında, şiir-düzyazı ( manzum-mensur ) karışımıdır. Dede Korkut Öykülerinin kumaşı, sıcak bağlantısı henüz Orhun Türkçesinden kopmayan erken dönem Oğuz Türkçesi olup yüzey motifi yani mezesi Kıpçak Türkçesidir, ayrıca Farsça, Arapça, bölge unsurlarına özgü dil ögeleri de vardır öykülerde, Oğuz Türkçesi kumaşlı, Kıpçak Türkçesi motifli özellik, Terekeme-Karapapak, Azerbaycan Türkçesinde de vardır, yalnız bu Türkçelerde Kıpçak motifi daha baskındır ( Kıpçak Türkçesi, Türkçenin kuzeydoğu kolu ). Öykülerdeki inanç ögesine ve folklor yaşamına bakılınca Gök Tanrı inancı ögeleri yer yer,  Alevi-Bektaşi, Sunni-Hanefi inanç öğeleri baskındır, öyküler bir çeşit Oğuzların, bölge halkının yaşam biçimini, geleneğini-göreneğini, iç çekişmesini, Müslüman olmayan toplumlarla savaşlarını anlatan on iki Oğuz destanı niteliği taşımaktadır.
Adnan ZENCİR                  


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çoyr Yazıtı ( İlk Türkçe Belge )

     Dikilme Tarihi ve Yeri: M. S. 7. yüzyıl, Orhon Yazıtları’ndan yaklaşık kırk yıl önce…Sansar Ula ( Baga Sansar Dağı Moğolistan )      Yazıtın Anlatıcıları ve Yazıcısı: Tun Bilge, Tun Yeğen Erkin, yazıtın yazıcısı: Toluk. Önemsenmesi gereken öge, “tun” unvanı, sanı, Köktürkler Dönemi’nde, ikinci derece kağan soyundan olanlarca kulanılmıştır, yani aşina soylu… Bilindiği gibi “gece” anlamına gelmektedir.      Yazıtın Özelliği: Orhon ABC’si ile yazılmış, yani yazı dili Türkçe olan ilk belgedir, yazıt balbal ( mezar taşı ) üzerine altı dize olarak yazılmış, pek anlam yaşımayan, ölmüş Tun Bilge ve Tun Yeğen Erkin adlı şadların Çin egemenliğinde olan Türk boylarının Çin’e baş kaldırıp II. Köktürk Kağanlığı’nı kuran İlteriş ( il tutan, devlet kuran ) Kutluk Kağan’a katılmalarını öneriyorlar. ( vasiyet ediyorlar ), balbalın bulunduğu yere ve zamana bakıldığında, bu kanı güçleniyor, yazıtta öne çıkan bir öge de birçok Köktürk yazıtında olduğu gibi bu yazıtta da aşina soyu, kağanlık,

Hun Dilinden Türkiye Türkçesine Durum-İlgi Ekleri

1.BÖLÜM HUN DİLİNDE DURUM VE İLGİ EKLERİ 1.1. DURUM ( HAL) EKLERİ   Çin yıllıklarında Türkler kendi adlarıyla ilk kez VI. yüzyıl ortalarında anılırlar, aynı yıllıklarda Türklerin Hunların ( Hsiungnu’ların) torunları oldukları belirtilir. Çinliler ile Hunların yakın bir hukuk içerisinde olduğundan, hiçbir olasılık güdülemeyeceği için Çin yıllıkları kaynak gösterilerek Hunların eskicil bir Türk dili ( ilk Türkçe) konuştukları ileri sürülebilir. Hunların konuştukları Türkçeden Çin yıllıkları referans alınarak bakıldığında, birçok sözcük ve tümcenin varlığı görülmektedir. Bunların en dikkat çekenleri: “ king-lak” Hunların tören kılıcı anlamına gelen sözcüktür. Bu sözcük, 11. yüzyıl eseri Divan-ı Lügat’ti Türk’te “kınrak” yani kasap bıçağı anlamına gelmekte olup Uygurcada da “kinrak” büyük bıçak, satır anlamı taşıyarak aynı zamanda Altaycada da “kınırak” iki yüzü keskin bıçak anlamını taşımaktadır.             Türkolog Friedrich Hirth’e göre Hunca “King-lak” sözcüğü M.Ö